
Sonra köy enstitüleri kapatıldı o yıllarda.. Ve yavaş yavaş karşı devrim örgütlenmeye başladı…
5 Yıl geçti ve ben yeni bir şey söyledim… Cumhuriyet ve devrim düşmanları derslerini aldılar Mustafa Kemalin Askerleri var asla emellerine ulaşamazlar…
1960 anayasasında emperyalizmle mücadele anayasa maddesiydi… Altında Ya istiklal ya ölüm yazan ve üzerinde Atatürk’ü Afyonda temsil eden rozetlerle emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesine adadık kendimizi..
Yaşasın tam bağımsız Türkiye dedik…. Komünist dediler böyle diyenlerin tümüne ve komünizmle mücadele dernekleri kurdular…
Nazım Hikmet şiirleri yasaklandı…. Evleri basıp kitap aradılar… Kitapları toplayıp yaktılar..
Demokratik Halk Devrimi dedik sonra… Bu ülkenin işçileri var köylüleri var dedik… Onlar nazımın Türk Köylüsü şiirinde yazdığı gibi ayağa kalkacaklar ve faşizm döktüğü kanda boğulacak bir gün dedik…
Emperyalizm ve bağımsızlık mücadelesi verdiler diye astılar gencecik bedenleri. Denizleri Hüseyinleri Yusufları arkasından daha başka onlarca genci..
Coplarla ırzına geçtiler gençlerin… Yitirmedik umutlarımızı… Devrimciler var dedik…
Sonra kırk parçaya bölündüler… Birbirini yemeye başladı devrimciler…
O zaman şöyle dedim… Bu ülkenin yüz yıllık birikimi tarihi ve çok zengin yok edilemez halk kültürü var dedim…
Aydınları var sanatçıları var dedim.. 12 Eylül oldu arkasından ne aydın bıraktı ne sanatçı… Onlarda yapmıştı bunun hesabını.. Ve o alçaklar her şeyi çok ince ayrıntısına kadar planlamıştı… Vatana ihanetin en büyüğünü yaptılar… Ülkenin dinamiklerini tükettiler… Bir kısmı zaten dünden hazırdı… Kaçtılar birer birer Avrupa ya… Kaçamayanlar gidecek yeri olmayanlar kaldı onlarında yarısını içeri tıktılar.. Kapı kapı adam topladılar…
Devleti ele geçiren çete Amerika’nın direktifiyle İmam Hatip okulları açmaya başladılar birer birer.. Özelliklede sanata ve kültüre darbe vurdular salonları kapattılar birer birer..
Ben turne tiyatrosu yapıyordum o zamanlar.. kendime misyon edinmiştim turne tiyatroculuğunu.. Kasaba kasaba dolaşıp insanları aydınlatmayı görev saymıştık kendimize..
Dernekler bizi Anadoluya taşıyan basamaklardı onlar vasıtasıyla ulaşıyorduk anadoluya…
Dernekleri kapattılar birer birer ve turne bitti bizim için…Tiyatro da
Yine yitirmedik umutlarımızı… Bir gün mutlaka yeniden ayağa kalkacak ve toparlanacağız dedik.. Öylede oldu yeniden dernekler kurulmaya sendikalar açılmaya başladı..
Ama bir de baktık ki 12 eylül beyinlerini oymuştu bıraktığımız yerden başlayamadık.
Sonra birer birer Kültür merkezleri açılmaya başladı…. Devrimci kafeler barlar açılmaya başladı…Artık barlarda içki kadehleriyle anılarını anlatıp her gece devrim yapmak moda oldu….
Yine yitirmedik umutlarımızı namuslu devrimcilerde var bu ülkede dedik bekledik hep bekledik..
Sonra derin devlet diye bir şey çıktı ortaya.. Çete mafya devleti oldu devlet…Çeteler ele geçirdiler memleketi…
Din kisbesi altında memleketi soymaya başladılar… Halk giderek daha da yoksullaşmaya başladı.. Gayrı meşrudan beslenen ve entelektüel seviyesi son derece düşük bir kitle yani deyim yerindeyse “malolar” egemen olmaya başladılar..
O zamanda şöyle dedim…Bu ülkede namuslu Hukukçular var ve asla buna müsaade etmezler…
Altımızdaki zemin hızla kayıyordu… Arkasından Ergenekon diye ne idüğü belli olmayan bir “örgüt” çıktı örgütü kurdular adını koydular…. Ve kapı kapı toplamaya başladılar muhalefet eden karşı duran yurtseverleri…
Yasama Yürütme Yargı ve daha bir çok kurumu ele geçirdiler.. Yani Mustafa Kemalin dediği gibi bütün kaleleri zaptedildi bütün tersanelerine girildi…
Gladyo devleti ele geçirdi… İçine kendisini de koyarak teker teker Ergenekon adı altında karşıtlarını toplamaya başladı….
Şimdi diyorum ki “muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki kanda mevcuttur..